İnsan ve Hayat
Cengiz Bağdat
İnsan olmak beraberinde birçok sorumluluğu da getirir. Bu gezegende eğer yeteri kadar uzun yaşarsak bu da tahmini 80 yıla denk geliyor, bu süre içerisinde pek çok duyguyu yaşarız.
Sevinçlerimiz, hayretlerimiz, şaşkınlarımız yanı sıra kaygılar, dehşet olaylar ve çaresizlik anlarını da sık sık yaşarız. Bir taraftan sevgiyi, dostluğu, sıcaklığı, kabul etmeyi diğer taraftan başarısızlığı, yenilgiyi, hayal kırıklığını, mutsuzluğu da deneyimleriz.
Hayatın olumlu veya olumsuz serüveninden midir yoksa başka bir olaydan mıdır, her sene psikolojik ilaç kullanım sayısında bir yükseliş var. Uyuşturucu, uçucu ve sentetik madde kullanımı veya alkol bağımlılığı giderek gözle görülür bir şekilde artıyor. Tabi hayat adil değildir. Kimi, çocukluğunda yoksulluk içinde geçirir, terk edilir, sürekli şiddet dolu suçların işlendiği kenar mahallelerde yaşamını sürdürürken bazıları da kusursuz imkânlara sahip, iyi yerlerde sevgi dolu, destekleyici bir aile ortamında büyür. Biyolojik yapımız her ne kadar aynı olsa da olaylara takındığımız tavırlar ve davranış şekillerimiz birbirinden farklıdır. Bu iki uçta yaşayanlar insani duygular sergilerler. Bu yüzden diğer hayvanlardan ne kadar ayrıcalıklı ya da avantajlı özelliklerimiz olsak da hepimiz biyolojik ve psikolojik açıdan doğuştan ortak pek çok yanımız var.
Yıllar geçtikçe insanın olaylara karşı tepkisi de farklılaşıyor. İlkel zamanlarda avcılık yapma, vahşi ve yırtıcı hayvanlara karşı korunmak, şimşek çakması, yaşamda kalma gibi temel unsurlar stres unsuru olabilir iken günümüzde ise bu durumlar tamamen farklı bir boyuta evirilmiştir. Sabah işe gitme telaşı, düşük performans kaygısı, yalnızlık, ilişki sorunları, kıskançlık, hastalıklar, boşanma, işimizi kaybetmek, reddedilmek, zorbalık, hayatı kaçırma korkusu, şüpheler, aşırı hız cezası almak, toplum içinde rezil olmak, milyon tane yaygın endişe… bu kaygı ve endişe kavramları insanda iyi duygular beslemezken, diğer taraftan iyi olmak, stresi azaltmak, performansımızı artırmak, sağlıklı beslenmek ve yaşam kalitemizi arttırmak her sağlıklı bireyin arzuladığışeylerdir.
Peki bu postmodern zamanda hayatımız nasıl bir yol izliyor?
Mutlu olmak, yaşam kalitemizi artırmak, stresten uzak kalmak her bir bireyin çabaladığı bir yaşantıdır. Onun içindir ki tüm çabalar bunları elde etmek içindir. Çoğu zaman bu duygulara ulaşmak için enerji harcarız lakin çoğu zaman mutluluğu ıskalarız. Bazen elde etsek de bizi yeteri kadar tatmin etmez, daha fazlasını isteriz, istek yükseldikçe daha da mutsuz oluruz. Burada önemli olan asıl soru da nasıl bir yaşam istediğimiz ve bu yaşam için hangi yollu seçtiğimizdir. Çünkü seçilecek yol kaderimizi şekillendirir.
Hayatımızdaki inançlarımız ve herkesin bir konuya doğru olduğuna inanıyor olması, belli bir zaman diliminden sonra kısır döngüye neden olur. Sadece insanların bize karşı bakışı, nasıl göründüğümüz, insanların bizi sevip sevmeyeceğindenendişelenmek, kusursuz görünmek için büyük bir enerji harcıyoruz.
Bir baskı altındayız, toplum ve zihnimiz bizi sürekli olarak reddedilmeye, gruptan dışlanmaya karşı uyarıyor ve toplumda yaşayanlarla kıyaslanarak onlara yakın olmayı istiyor. Medyanın yarattığı muhteşem insan figüründe milyonlarca insan üzerinde etki bırakıyor. Daha zeki, daha zengin, zayıf ve ince bir beden, kaslı ve medyatik görünümlü bir vücut, lüks evler, oteller, lüks plajlar…nerdeyse herkesin hedefinde böylemekanlarda yaşamak ya da yaşayanların duygularına yakın hissetmek ister. Bunların olmadığı yerde memnuniyetsizlik artabilir. Memnuniyetsizliği gidermek için başarılı gözüken insanlar bulmak için bir dergiye televizyonu ya da elimizdeki telefondan herhangi bir sosyal medyaya göz atmamız yeterli olacaktır. Hep daha iyiye ulaşmak sürekli kendimizi geliştirme çabamız, eksik görmemiz, kendimizi bir çok konuda ele veriyor. ‘Kendimizi küçümsemek, yeterli olmadığımız duygusu’ birçok sebebin çıktığı yer olabilir.
Çoğu zaman asla gerçekleşmeyen şeyler için endişelenerek çok vakit harcıyoruz. Bir çok popüler inanç hataları yanıltıcı ya da yanlıştır, bunları kapıldığımız taktirde sizi gerçekten mutsuz eder. İnsana ait bir hayat yaşıyorsak, insana özgü duyguların hepsini deneyimleyeceğiz; sevgi, neşe, merak, üzüntü, öfke, korku, kontrol gibi. Bu duygular insan olmanın doğal bir parçasıdır. Bırakalım da iyi kötü demeden tüm duyguları yaşayalım…