Can sıkıntısı çoğu kez bir olaydan duyduğumuz üzüntüye dayanır. Sıkıntı içimizde mayalandıkça mayalanır. Kötü senaryolar üretiriz sonra da onları gerçekmiş gibi algılamaya başlarız. Bizi teslim alan can sıkıntısının oyuncağı haline geliriz. Oysa can sıkıntısını biz oyuncak haline getirmeliyiz.
Bunu nasıl yapabiliriz? Önce kendim için sonra işinize yararsa size bir kaç tavsiye sunuyorum:
1-Yaşadığımız şeyin geçici bir şey olduğunu düşünmek. Çoğu zaman yaşadığımız bir anı sürekli devam edecek bir durummuş gibi algılarız. Oysa canımızı sıkan durum geride kalmıştır. Yaşadığımız her an yeni bir durumdur. Bir Çin atasözü var. “Sıkıntılar başımızın üstünden uçup giden kuşlar gibidir. Yeter ki başımıza konup yuva yapmasına izin vermeyelim.” Derler ki “Karlar karşısında söğüt gibi ol, çam gibi olma. Çam, yağan karları üzerinde toplar sonra onları taşıyamaz dalları kırılır. Söğüt ise yağan karların üzerinde durmasına izin vermez. Aşağı bırakır ve kırılmaz.”
2-Yanlış genellemeler yaparak sıkıntımızı yaymak bir yanılgıdır. Diyelim ki, verdiğimiz bir karar veya karşılaştığımız bir durum canımızı sıktı. “Bu tür durumlar hep beni bulur” “Bu durum herşeyi berbat edecek” “ben niye hep aptalca davranıyorum” gibi bir durumu kişiliğimizle bağdaştırmak, bunu her zaman oluyormuş gibi düşünmek ve hayatımızın her alanını etkileyecekmiş gibi düşünmek yanlış bir genellemedir. Yaşanan olay ve durum hayatımızdaki bir andır. Onu zamana, kişiliğimize, hayatın her alanına teşmil etmezsek, onu lokalize eder sınırlar sorun hayatın içinde küçülecek ve önemini yitirecektir. Bir şeyi nasıl algılıyorsak ona göre yaşıyoruz. Oysa algımızı ve düşüncemizi kontrol ettiğimizde ki bu bize bağlıdır, Sorunlar sorun olmaktan çıkıp fırsata dönüşebilir. Anadoluda “Kötü komşu insanı mal sahibi yapar.” diye bir söz var. Emanet olarak bir şey istediğinizde komşu vermezse canınız sıkılabilir ama o durum sizin eşya sahibi olmanıza fırsat verir.
3-Derdinizi anlatarak rahatlayabilirsiniz. Bunu bir dostunuza aktarabileceğiniz gibi bir günlük tutarak yazabilirsiniz. Konuşmak da, yazmak da en güzel terapi yollarıdır. Psikologa gittiğinizde ona derdinizi anlatırsınız. Anlattıkça rahatlarsınız. Konuşmak rahatlatır. Psikolog sorununuzu çözmez, sadece bakış açınızı değiştirir. Yani borçluysan bu nedenle depresyona girmişsen “senin borcunu ödeyim, sen bu dertten kurtul” demez. Borcun normal bir şey olduğuna, kendinizi bu nedenle suçlu ve beceriksiz görmeniz gerkemediğine ikna eder.
4-Hareket etmek içimizdeki sıkıntıyı dağıtır. David Henry Thoreau “Ayaklarım harekete geçtiği an düşüncelerim akmaya başlar” der. Hareket ettikçe stres düzeyimiz düşer, ruhsal olarak daha güçlü hale geliriz.
5-Negatif düşünmenin karşıtı pozitif düşünmektir. Zehir almışsak ancak onun panzehiriyle tedavi oluruz. Peki pozitif düşünmeyi geliştirici davranışlarda bulunuyor muyuz? Bizi motive edecek filmler izliyor muyuz? Bizi olumlu düşüncelere sevkedecek kitaplar okuyor muyuz? Çevremizde pozitif düşünen insanlara daha fazla yer veriyor muyuz? Pozitif düşünceleri not eden bir günlük tutuyor muyuz? Eğer pozitif düşünceleri beslemezsek negatif düşünceler kendiliğinden gelir. Can sıkıntısından yakınıyorsak, neşeli durumlara talip olmak gerekir.
6-Hepimizin geçmişte mutlu olduğu neşelendiği anlar vardır. Onları hayal edebiliriz. Nasıl geçmişteki kötü bir durumu düşündüğümüzde canımız sıkılıyorsa iyi durumları düşündüğümüzde de biz o neşeli anlara gidebiliriz.
7-Hayatı sürekli bir öğrenme olarak gördüğümüzde yaşadığımız kötü anlar bile ders almasını bilirsek, bir tecrübe olarak olumlu durumlar hanesine kaydedilir. Eğer acılar, sıkıntılar yaşamasak sadece mutlu anlar yaşasaydık ruhumuz hayatın değişik renklerini kavrayamayacak ve olgunlaşamayacaktık. Hayatta pişebilmemiz için mutlaka biraz yanmamız gerekecektir.
Can sıkıntısını önleyebilmek için daha bir çok şey yazılabilir. Burada ki bir kaç tavsiyeye uymak bile bizi büyük ölçüde rahatlatacaktır.