Sıradışı düşünme tekniklerini anlatırken bir arkadaşım, “Sıradışı düşünmek doğru düşünmek anlamına gelir mi? Eğer gelmezse doğru düşünme nedir?” diye sordu. Cevabını bilmediğimi ama bunu düşüneceğimi söylemiştim. Düşünmek bu zamana denk geldi.
Sıradışı düşünmek saçma sapan düşünmek değildir, ancak her sıradışı düşünmek doğru düşünmek anlamına da gelmez. Doğru düşünme üzerine aşağıdaki hususlara dikkat etmemiz gerek.
1-Doğru düşüncenin bir yolu esnek düşünmektir. Çoğu zaman bir şeyi öğreniriz ve o doğrunun her zaman ve her yerde geçerli olacağını sanırız. Şartlar değişince de çıkmaza düşeriz.
Yönetmenliğini Yüksel Aksu’nun yaptığı “Dondurmam Kaymak” filminde dondurma satan Ali’nin motoru çocuklar tarafından kaçırılır. Ali henüz boçlarını ödemediği motorunun kaçırılması karşısında intihara kalkışır. Komşu Arif Dede onu sakinleştirmeye çalışır. Ali tereddütünü söyler, “Ne yapam Arif Dayı! Bir sürü senet vaa.. Motoru bulsak bile havalar gittikçe soğuduktan sonra nerde satış yapıp ödeycez. Cinnet geçirdim valla.”
Arif Dede herşeyin çaresi vardır anlamında teselli eder: “Herkesin rızkını Allah verir. O zaman da sıcak gıda maddesi satarsın, misal sıcak salep işine girersin.” Ali çareyi yakalamış gibi tebessüm eder: “Hakatten yav, Muğla’da gördüm, gışın adam güğüme doldurmuş paraya para dediği yok…yaşa valla Arif dayı! Ben niye akıl edemedim yav.”
2-Düşündüğümüz şey gerçeğe uygun olmadır. Herhangi bir yerde doğru olan birşey başka bir yerde yanlış olabilir. Onun için ürettiğimiz teorik durumun gerçek duruma uyup uymadığına bakmalıyız. Örneğin kişisel gelişim kitaplarında çoğu kez Amerikada yapılmış sosyal psikolojik deneylerin sonuçları bilimsel sosyolojik ve psikolojik gerçeklik olarak sunulur. Oysa farklı kültür, coğrafya ve genetik özellikler taşıyan Amerikan toplumu ile Türk toplumu aynı değildir.
Türk toplumunun gerçeğine uygun psikolojik ve sosyolojik ölçütleri yada verileri kullanmadığınız sürece doğru bir sonuca gitmek mümkün olmaz.
Rus yazar Anton Çehov’a hikayelerini Fransızca’ya çevirmeyi teklif etmişler. Çehov “olmaz ki” demiş. “ben bu hikayelerde Rus insanını anlatıyorum. Fransızlara uzak şeyler bunlar.”
3-Düşündüğümüz şey mantığa uygun olmalıdır.
Mantıkta iki yöntem kullanıyoruz. Aristo mantığı ve paradoksal mantık. Aristo mantığında bir şey ya iyidir ya kötü, biri size ya düşmandır ya dost, bir şey ya doğrudur ya da yanlış doğru yanlış değildir, yanlışsa doğru değildir. Oysa paradoksal mantıkta birşey tümden iyi yada tümden kötü değildir. Bir insandan hem nefret edebilirsin hem de onu sevebilirsin. Bir kısım özelliklerini sever bir kısım özelliklerine de nefret duyabilirsin. Oysa Aristo mantığında bu mümkün değildir. Ya seversin ya nefret edersin. Ara tonları yakalayabilmek için paradoksal mantık kullanmak daha doğrudur.
Diğer yandan düşüncede mantıki tutarlılık olmalı. Şöyle bir olay düşünelim. Yaşlı adam karısıyla birlikte tarihi bir mekanı dolaşırken yorulup bir yerde oturuyorlar. Adam dinlenirken uyumaya başlıyor. Bu arada bir rüya görüyor. Rüyasında vezirazam olmuş. Ama işlediği bir suçtan dolayı başı kesilecek. Ter içinde kalıyor. Karısı çantasından mendil çıkarıp teri silmek isterken, çantadaki kredi kartını adamın boyununa düşürüyor. Adam kartı rüyasındaki kılıç olarak algılayıp ölüyor.
Böyle bir olayda mantıki tutarlılık yoktur. Adam uyanıp rüyasını anlatmadan ölüyorsa mantıksal olarak olaya ilişkin bilgi vermek mümkün değildir.
4-Doğru düşüncede sonuç itibariyle bir fayda olmalıdır. Kimseye faydası olmayan sözlere de eskiden lafı güzaf demişler. Yani boş lakırdı.
Geçmişte öyle şeyler düşünmüşler ki akıllara ziyandır. Bir kişi hünsa olsa (hem erkek hem dişilik organı taşısa) bu kişi kendini hamile bıraksa doğumdan sonra ölse. Muris ana sıfatıyla mı baba sıfatıyla mı miras bırakır?
Hani bir hikaye anlatılır.
Adamın biri bir iğneği diker sonra iki metre geriden bir iğneyi atar ve onun deliğinden geçirirmiş. Padişaha marifetli birinin marifetini göstermek istediğini haber vermişler.
Padişah Kabul etmiş. Gösterinin sonunda buna 10 altın verin yirmi de deynek vurun demiş. Nasıl olur padişahım diye sorduklarında. “Kimsenin yapamadığı bir şey yaptığı için on altın ama yeteneğini ve zamanını kimsenin işine yaramayan böyle faydasız bir şeyde kullandığın için de yirmi deynek vurulmalı”
5-Doğru düşünce oluşturabilmek için kelime ve kavram bilgimiz yeterli olmalıdır. Bilgiyi oluştururken doğru veriler olmalı. Doğru veriler, doğru kelimeler, doğru kavramlar olmadan doğru bilgi üretemeyiz.
Adamın biri bir köye gider abdest alanların kalçalarını oynattıklarını görür. Bunu neden yaptıklarını sorar. “Sünnettir” derler. Adam sonra işin aslını araştırır. Parmakta yüzük var ve bu geniş ise abdest alırken bunu oynatmanın sünnet, olduğunu öğrenir. Ancak bu hadisi şerifin Arapçadan Türkçeye geçerken yüzüğün büzük şeklinde yanlış okunduğundan kaynaklandığını anlar.
Aslında bu konu hakkında bir kitap yazılacak kadar uzundur. Ama uzattıkça okunma sayısı düşeceği için burada kesiyorum.
Gelişmek ve barış içinde olmak için herkesin doğru düşünmeyi bilen kişiler olmasını gönülden arzuluyorum.