Bir öğrencimden bir ileti aldım:
“İyi akşamlar Durdu Hocam, sağlığınız sıhhatiniz iyidir inşallah. Yazılarınızı ve şiirlerinizi severek takip ediyoruz sayın hocam. Allah sizin gibi değerli aydın şahsiyetlerin sayısını artırsın. Sizden ricam hayat tecrübeleriniz ve engin bilgilerinizle "unutkanlık" hakkında görüş ve bilgilerinizi unutkanlığa dair çözüm önerilerinizi bizlerle paylaşırsanız minnettar kalırız. Sağlıcakla kalın esenlikler dilerim.”
Öğrencim beni unutmadığı ve bana atfettiği güzel nitelikler için teşekkür ediyorum. Bu tür iltifatlar (iltifatın kökü lütuftur) insanın çok hoşuna gittiği gibi aynı zamanda ciddi bir sorumluluk yüklüyor. Her samimi iltifat karşısında başkalarının sizde varsaydığı iyi niteliklerin hakkını vermek, onları yanıltmamak ve beklentileri boşa çıkarmamak gibi sonuçları vardır ya da ben öyle düşünüyorum.
Ben bir psikolog, bir hekim değilim. Sağlıkçı, eğitimci ve hukukçu bir kimliğe sahibim. Bu nedenle, unutkanlıkla ilgili olarak öğrencimin de ifade ettiği gibi sadece hayat tecrübelerim ve bilgilerim doğrultusunda önerilerim olabilir.
Bir kişiyle ayak üstü tanışıyorsunuz. Karşılıklı adınızı söylüyorsunuz. Aradan bir gün geçiyor o kişinin adını unutuyorsunuz. Peki neden?
1-Önem verdiğiniz kişileri unutmazsınız. İhtiyaç duyduğunuz insanları unutmazsınız. Hafıza önem vermediği bilgileri otomatik olarak siler, çöpe atar. Örneğin siz avukatsınız diyelim boşanma davalarına bakıyorsunuz. Tanıştığınız kişi Yargıtay’da boşanma davalarına bakan bir üye. O kişinin adını unutur musunuz? Unutmazsınız çünkü sizin için önem taşıyor.
2-Tanıştığınız kişi sizin için önem taşımıyor, ama sosyal bir insansınız. İnsan tanımayı seviyorsunuz. Tanışıyorsunuz. Adını soruyorsunuz. Durdu diyor. İsmin bir anlamı olup olmadığını soruyorsunuz. O cevaplıyor. “Benden önce iki kardeşim olmuş fazla yaşamadan ölmüşler. Sonra ben doğmuşum. Ben ölmeyince “Durdu” demişler, Ölmedi kaldı anlamında durdu.” Bu kişinin de ismini unutmazsınız. Çünkü hikayesini öğrendiniz. Kafanızda olay ve resim olarak yerleşti. Soyut değil somut bir durum oluştu.
3-Tanıştınız kişinin ismini sohbet esnasında tekrar ettiniz. Birkaç kere Durdu Bey dediniz. Bir şeyi öğrendiğinizde onu tekrar ederseniz, hafızanıza daha belirgin bir şekilde yerleşir. Bir şeyi hatırda tutmak için onu konuşarak ya da yazarak tekrar ettiğinizde unutma oranınız çok azalır. Bazen öğrenciler “hocam sizden çok fıkra dinliyoruz. Fakat unutuyoruz.” diyorlar. Ben de onlara diyorum ki. “Çok beğendiğiniz fıkraları hemen birine anlatınız ya da yazınız. Diyelim ki bir fıkra anlattım biri onu gitti birine anlattı, diğer kişi ise anlatmadı. Kim o fıkrayı daha rahat hatırlar. Elbette fıkrayı anlatan kişi. Çünkü anlatınca beyinde ve hafızada yeniden işlem yapılıyor.
4-Unutmamak için kafanızdaki açık parantezleri kapatmanız gerek. Hafıza bilgisayar gibi. Diyelim ki sürekli dosya açıp masa üstünde bırakıyorsunuz. Bir süre sonra hem bilgisayarın işletim sistemi yavaşlar hem de ekran donar. Siz de bir çok şeyi ön bellekte tutuyorsanız. Örneğin fatura yatıracaksınız, yatırmamışsınız kafanız da duruyor, bir yere telefon edeceksiniz etmemişsiniz kafanızda duruyor, masanızda yapacağınız işler vara yapmamışsınız kafanızda duruyor. Yani parantezleri hep açık bırakmışsınız. İnsan zihni de ön bellekte aynı anda en fazla 6-7 konuyu tutuyor, sonra dalgınlık ve unutma başlıyor. Bu nedenle kafanızdaki parantezleri kapatmanız gerek. Fatura son gününü bekleme yatır. Arkadaşına hemen telefon et. Masanın üstünde iş bırakma hemen yap. Kafanda duran ne kadar açık parantez varsa o kadar unutma ihtimalin yüksektir.
5-Bana derler ki, “Hocam bu kadar fıkrayı nasıl aklında tutuyorsun? Biz akşam yediğimiz yemeği unutuyoruz.” Aslında hafızası çok güçlü biri değilim. Ama o kadar çok fıkra biliyorum ki her olaya bir fıkra anlatabilirim. Hatırladıklarım belki de hafızamdaki fıkraların % 1 dir. Bir konuda veri tabanınız çok genişse o alanda hatırlama ihtimaliniz de o kadar yüksektir. Ben 10000 tane fıkra biliyorsam bunun 100 tanesini hatırlarım. Ama adam 10 tane biliyorsa bir tanesini hatırlar. Diğer yandan fıkra mantığını tam bildiğim için bir olayla ilgili olarak anında doğaçlama fıkra üretebilirim. Hafıza ve zekânız iş birliği yaparsa sadece daha önce öğrendiklerinizi hatırlamanız gerekmez yeniden üretebilirsiniz.
6-Takıntılı, öfkeli, kaygılı, nefret dolu olmak gibi negatif duygularla yüklü iseniz unutkanlığınız artar. Çünkü beyin duygusal olumsuz konulara odaklanınca diğer konulara ilgisiz kalır. Bu nedenle affetmeyi öğrenmek, hoş görülü olmak, herhangi bir olumsuzluğu takıntı haline getirmemek hafızanın sağlığı açısından önemlidir. Yani hafızamızda temizlik yapmak gerekiyor. İşte kutsal geceler, dini bayramlar kafamızdaki bu kirlilikleri atıp saflaşma için fırsatlardır. Yoksa sadece şekli anlamda ritüeller değildir. O günler semboldür anlamı ise daha iyi insan olma yönünde arınma halleridir. Kafamız kirlilikten kurtulunca daha rahat çalışmaya başlar. Bunu yapmak kendimize yapılacak en büyük iyiliktir.
7-“Harama nazar nisyan verir.” Şeklinde geçmişten gelen bir anlayış vardır. Bunun anlamı bedensel hazlarda yoğunlaşırsan zihinsel hazların ve yeteneklerin zayıflar anlamındadır. Bedensel hazlarla ruhsal hazlar tahterevalli gibidir. Biri yükseldikçe diğeri alçalır. Eğer okuyarak, düşünerek, yazarak, konuşarak daha insanca bir hayatı esas alıyorsan zihnin sağlıklı çalışmaya başlar. Ama içgüdüsel hazları hayatın merkezi haline getirirsen zekâ, muhakeme, hafıza zayıflar.
8-Zihnimizi sadeleştirmemiz gerekir. Nasıl ki gerekli gereksiz her eşyanın bulunduğu yoğun bir evde aradığınız bir şeyi bulmak zorsa, zihnini sistematik olarak düzenlememiş ve gerekli gereksiz her şeyi içeri yığmışsan aradığın bir bilgiyi bulmak zordur. Zihnimizi doğru verilerle bilgilerle doldurursak, aramadığımızı bulmakta zorluk çekmeyiz. Bu nedenle doğru insanlarla oturup kalkmak, doğru kitapları okumak, doğru filmleri izlemek gerekiyor. Yemek yerken midemiz bozulmasın diye zehirli mi, bayat mı, temiz mi gibi birçok hususa dikkat ediyoruz. Beynimiz midemizden daha mı önemsiz ki oraya giren bilgiler veriler kirli mi, miadı geçmiş mi, zararlı mı diye düşünmeyelim.
Aslında unutma konusu bir kitap hacminde konudur. Ancak günümüzde fastfood kültürü var. İnsanlar o kadar aceleci ve sabırsız ki ayaküstü okuyup geçecek, biraz uzun olursa okumayacak. Durmaya, düşünmeye, özümsemeye, duyumsamaya zamanları yok. Yazı uzadıkça kaygılanıyorum, çünkü uzadıkça okunurluğu azalıyor. Bir başka yazıda unutmanın güzelliklerin de bahsederiz. Şimdilik bu kadar.
Unutmayan, vefalı öğrencim bu yazıya vesile olduğu için ayrıca teşekkür ederim.