Filistin Halkının Parçalanmışlığı
Meltem Ataş
İsrail Filistin sorunu 1897'de İsviçre'nin Basel şehrinde toplanan birinci Siyonizm Kongresi ile başlayıp Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak resmen kabul edilmesi ile devam etmiştir.
14 mayıs 1948’de kurulan Filistin topraklarını işgal ederek kendini büyütmeye çalışan İsrail bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı ile hareket ederken dünyanın sessizce izlediği bir ülke olarak daha ne kadar canileşeceği ve katliamlarının boyutunu nereye kadar taşıyacağı tüm dünyada yıllarca merak konusu olmuştur.
Elbette İsrail ile Filistin arasındaki bu mücadele dünyanın en uzun mücadelesi kabul edilmiştir. Yüzyıldır Filistin'e uygulanan sömürgecilik, sürgün, askeri işgal ve bunları takip eden insanları kendi kaderlerine terk etme durumu; kadın, erkek çocuk, bebek yaşlı, genç demeden canice katledilen insanların yürek yakan dramı ve katil İsrail'in sınır tanımaz acımasızlığı yıllarca çözümlenemez bir hal ile devam etmiştir.
Sadece İsrail değil elbette bu katliamların müsebbibi. Onun yandaşları Amerika, İngiltere ve Almanya sahnede yerini alırken başrollerden Amerikayı görmek şaşırtıcı olmamıştır. Sİlah bomba ve uçak gemileriyle mühimmat yardımı yapan Amerika İsrail'in en büyük destekçisi ve paydaşı olmuştur bu süreçte. Dünyadaki Hristiyan ülkeler İsrail'e destek vermeye devam ederken, müslüman ülkeler arasında Türkiye dışında tepki gösteren de olmamıştır ne yazık ki.
Orta doğuya hakim olma hayalleriyle yanıp tutuşan bu devletler, birleşip güç birliği oluşturarak katliam sahnelerinde boy göstermeye devam etmişlerdir. Günümüzde bile hala İsrail'in en büyük destekçisi olan Amerika’nın üst düzey yöneticilerinin İsrailli Yahudiler olması ,bu birlikte hareket etme arzusunu desteklemektedir .
Bunun yanı sıra 1994'te Özgürlük Harekâtı görüşmeleri ile İsrail, Gazze, ve Batı Şeriadaki bazı şehirlerin Filistin'e bırakılması kararı bombanın fitilini
çekerken ; 2006 -2007 yılında El Fetih ile Hamas arasındaki çatışma gündeme damgasını vurmuş, Filistin için mücadele eden bu bağımsız güçlerin birbirine düşmesi; İsrail'in ekmeğine yağ sürmüştür.
Elbetteki Siyonistlerin hedefi vaadedilmiş topraklarda , Büyük İsrail Devletini kurmaktı. Bunun için planlarını adım adım uygulamaya devam etti. Bu da yıllarca sürecek zulmün devamlılığının göstergesiydi.
Filistin can çekişiyor elbette şehir yanıyor, silahlarla binlerce kişi taranıyor. Bombalarla parçalanan bedenler toplanacak halde bile değil belki. Genç yaşlı, kadın erkek, çocuk bebek ayrımı yapılmaksızın insanlar bombalara ve kurşunlar hedef oluyor ve bütün dünya sağır. İnsan haklarından dem vuranların konu müslümanlar olunca, tepkisizlikleri bizi hayretler içerisinde bırakıyor. İsrail'in bu alışılagelmiş vahşeti sizi şaşırtmasın Siyonist hedeflerin amacı Filistinli aileleri planlı bir şekilde ülkelerinden göndererek vaadedilmiş topraklarda İsrail devletini kurmaktır.
Kararlı bir duruşla mücadele edebiliyor muyuz? Diye düşünmeden yapamıyor insan. Film izler gibi haberleri izleyip, acı tablolarla yüzleşmemek için kanal değiştirmek, basın açıklaması sonrası ekranlarda boy gösterip evlere dağılmak mücadelemiz için pekte yeterli sayılmıyor. O nedenledir ki; mücadele ruhunun dereceleri önemli.
Hani İbrahim suresinin ferahlığı bizi sarıp sarmalıyor ya o an ' Allah'ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir.'
Öyle ya boşuna verilmemiş, 'ZULÜM İLE ABAD OLANIN AKIBETİ BERBAT OLUR' mesajı...