Meltem Ataş

İPLER KİMİN ELİNDE?

Meltem Ataş

İnsanın kendi olabilmesi için önce kendini idrak etmesi gerekiyor. Halbuki çevrenin müdahelesi, modern hayat ve değerler insanları kendisi olmaktan koparıyor. 

Bugün yeni hayatınızın ilk günü olduğunu düşünün. Bütün kaygıları, sıkıntıları o iç karartan huzursuzlukları, vesveseleri bir adım gerinizde bırakın. Yeni kararlar verirken, geçmişteki o huzursuz ruh halinizin bütün hayatınızı ne kadar olumsuz etkilediğini göreceksiniz. Bütün o tereddütler, gereksiz beklentiler, hayak kırıklıkları, tedirginlikler iç aleminizde sörf yaparken hayatınızın nasılda allak bullak olduğuna şahit olacaksınız. Aslında değil midir ki zaman zaman bütün bekleyişler, bu beklemelerin bir süreyi. Tam da uçurumun yamacında, kaygılarınızla savaşırken, kendiniz olmakla başkası olmak arasında gidip gelirken, bir süperman gelip sizi bu durumdan kurtarmayacaktır elbette. Keşke kurtarabilse değil mi? Bu sözde kahramanlıklar sadece filmlerde olur. Sizi kurtaracak tek güç kendi cesaretinizdir elbette. 

Farklılık olsun diye, kendinizi ıspatlamak için çabalamak, modern dünyada kendiniz olmayan bir hayata monte olmaya çalışmak, eğreti duracaktır. Kendinizi ıspatlamak gibi bir derdin dişlilerine takıldığınız an olmaya çalıştığınız o kişi kim bilir kimlerde hayat bulacaktır. 

Bazı zamanların, bazı anların telafisi yoktur bu hayatta. Siz sen olmaktan çıkıp başka bir kimliğe bürünmeye çalışırken kimlik bunalımında kaybolup gittiğinizin farkına bile varamayacaksınız muhakkak. Kendinize gelipte herşeyin farkına vardığınızda yaşanması mümkün iken yaşayamadıklarınızın, kaçırdığınız nice güzelliklerin olmadığı idrakiyle hayatınızda ne kadar anlamlı şeylere uzak kaldığınızı anlayacaksınız. Ve kaybettiğiniz onca güzelliklerin, fırsatların acısı yüreğinizde belli belirsiz kanayacak.

Zamana ayak uydurmak derdiyle renkten renge girmeye çalışmanın hezimetini yorulduğunuz ve ait olmadığını hissettiğiniz anlarda göreceksiniz belki. Nedendir bilinmez ama insanlar hep başkaları gibi olmaya çalışır. Oysa herkesin hayata karşı kendi şahsına münhasır bir duruşu olmalıdır değil mi? başkalarının hayatına ayak uydurmaya çalışmak yerine, hayatı kendine uydurmaya çalışmak ne kadar da anlamlıdır oysa. Sonrasında sızlanmalar, keşkeler sıralanacaktır bir anda. İnsan sanırım en çok keşkelerden kaçarken pişmanlık duyar bu hayatta. Oysa ki bu keşkelere, amalara, lakinlere, çünkülere zemin hazırlayan kendi öz benliğidir. Yaşanmış bir hayatın pişmanlıkları elbetteki olacaktır bu hayatta dediğinizi duyar gibiyim. Çoğu pişmanlıkların asıl sebebi etrafımızdaki insanların uzaktan kumanda misali hayatımıza müdahale etmesidir. Elalem ne der? cümlelerini en az on kez duyduğunuz tahmin edebiliyorum. İşte bu müdahale sizi olmadığınız bir insan haline getirir. 

Roller farklı, duygular farklı ama sizin yaşamak istedikleriniz hep aynıdır. Kimsenin müdahalesini istemediğiniz halde, başka insanların yönetmesine istemsiz kalamayacaksınız. Ve bir anda hayatınızda başka insanların isteklerini yaşarken bulacaksınız kendinizi. Modern insanların en büyük sorunlarından biride hep sorunlardan ve hüzünlerden kaçmaya çalışmasıdır. Acıyı hayatımızdan kovamayız elbette. Her zaman mutlu olmak mümkün değildir, zira acısı çabası olmayan mutlulukta insanı tatmin etmeyecektir. Halbuki hayatta acıyla yüzleşen insanlar hayata farklı bakarlar ve her zaman bu hayatta diğerlerine göre bir sıfır önde olurlar. 

O nedenledir ki; güzel olmak için kendin olmak gerekir. Başkalarının hayatlarında bizim kabul görmeye ihtiyacımız yoktur. Bizim kendimizi kendimizde ve başkalarında kabul ettirmeye ihtiyacımız vardır.                                                                                                               Vesselam...

Yazarın Diğer Yazıları