
Kopya
Monolog
Günaydın yaşamak. Yeni bir güne daha zorla uyandırılarak başladık. Henüz biyolojik saatim uyanmaya uygun değilken tepemde bangır bangır bağıran bir alarm sesi. Kalk köle çocuğu okula kendini de işe götürmelisin diye bağırıyordu. Ayılıp hazırlanana kadar hazırlanma süresinin sonuna geldik. Kahvaltı yapmaya fırsat kalmadı. Ofiste taze çay bulup sandviçi yemeyi başardığım için ne kadar bahtiyarım!
Yapılacak işler listesinde bir ders görünüyordu. Sabah saatinde yine zorla uyandırılmış öğrencilerimle çalışkanlık üzerine konuşmaya başladım. Muhteşem kopya hikâyeleri dinledim. Hababam sınıfının güncel versiyonu gözümün önünde sahnelendi. Olabildiğince eğlenceli olan hikayeler çalışkan olmak ve etik olmak durumlarıyla karşılaşınca duvara tosladı.
Sonra ben üzerine düşünmeye başladım kendimle baş başa kaldığım bir anda… Bu yüzden köşenin adı monolog. Ben ve kendimin sorgulamalarını en iyi bu kavram anlatabilirdi. Bir sahnede aktörün uzun uzadıya yaptığı bir konuşmaydı monolog. Bende bu köşedeki sahnede uzun uzadıya kendimle konuşmalarımı yazmaya karar verdim. Düşünceler arasında koşan zihnimin en iyi dışavurumu bu olabilirdi.
Evet nerden kalmıştım? Neden kopya? diye sormuş bulundum kendime. Bir çocuk dürüstlüğünü kopya çekmeye başladığında mı kaybeder diye de devam etti.
Sonra sistem denilen şey kopya çekmeye mi zorlar çocuğu da çocuk baş edemez uyum göstermek zorunda kalır diye sormadan edemedim. Çocuk olmaya onun gözünden görmeye çalıştım kopyayı. Bunu yapabilmek zordu benim için. Kopya çekmeyi beceremeyenlerdenim. Çocuk yaptığını eğlenceli mi bulur? Yoksa adrenalin salgılayan vücudunun korkudan sarsılması, kalbinin sesini kulaklarında duymak mı hoşuna gider? Sanmıyorum. Bu kadar yoğun bir duygu küçük bir beden için fazla değil mi? Belki de değildir. Yani tam olarak nerede kopuyor ip? Ya da yarış atı gibi koşan çocuklar yarışı kazanmak için kırbaçlanan atlar gibi sürekli kırbaçlandığı için kırbaçtan kurtulmanın bir yolunu mu bulmuştur? Okulda öğretmenin evde anne babanın, arkadaşlarının, akrabalarının dersi geçemedin mi kırbacından kurtulmanın bir yoludur belkide.
Yoksa sadece tembel öğrencilerin dersi geçmek için bulduğu bir yol mudur? Neden tembeldir çocuk?
Çok fazla soru oldu. Soru sormadan öğrenemiyoruz. Ancak yeni nesil çocuklar soru sormuyor. Gerek yok. Tablettentelefondan istemediği kadar çok bilgi kırıntısı akıyor. İlgili ilgisiz, gerekli gereksiz, işe yarar yaramaz alabildiğince çok bilgi kırıntısı. Evet onlar birer kırıntı. Tavukların toprağı eşeleyip yiyecek bir şey bulması gibi içerikleri eşeleyip işe yarar kırıntıları bulmanız gerekir. Tavuk her bulduğunu mideye indirseydi büyük ihtimal çok yaşamazdı. Neden çocuklar hatta yetişkinler her bulduğunu zihninin içine atıyor. Neden çöpleri ayıklamayı bilmiyor? Mesela Oxford 2024 yılının kelimesinin Brain Rot (beyin çürümesi) olduğunu ilan etti. Çünkü tavuklar kadar olamayıp ne bulduysa zihnine indiren içerik tüketicilerinden oluşan yeni bir dünyanın tam ortasındayız.
Neden soru sorsun neden yetişkinlerin eğlenceli olduğunu düşündüğü sıkıcı kitapları okusun? Yetişkinler okuyor mu? Ben okuyorum ama rol model olamıyorum. Çünkü benden çok daha eğlenceli, etkileyici rol modeller var sanal dünyada.
Neden yine yetişkinler tarafından hazırlanmış ve zihinleri ele geçirmek üzere kurgulanmış alet edevatın ve bunların içeriklerinden vazgeçsin. Bunları üreten yetişkinler vaz geçmelerini isterler mi? Kimse ekmeğinden olmak istemez. Bu ekmek başkalarına zarar veren durumda olsa bile. Bana ne izlemesin diyerek çok kolay sorumluluklarından kurtarırlar kendilerini. Post- modern dünyada hiç kimse sorumluluk almıyor.
Bütün bu düşüncelerle savaşırken telefonum kayıtlı olmayan bir numaradan beş kez arandı. Beş kez telefona cevap verdim. Beş kez agular yapan bir bebekle konuşmaya çalıştım. Sonrada bir özür mesajı aldım. Agu yapan bir çocuğun elinde telefon… Söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.