1970’lerden bugüne Kemal Sunal filmlerine konu olan o sahtekar işletme sahibi hikayelerinden bugüne yani yıl 2024’e ülkemizde hiç bir şey değişmeden devam ediyor.
Geçtiğimiz gün Aydın ilimizde bir pazar yerinde yayınlanan gizli çekim görüntüde yaşı 60 yaşının üzerinde bir vicdansız elindeki zeytinyağı bidonuna ayçiçek yağı doldururken yakalanmıştı.
O sahtekara ne oldu ve onun gibi kaç kişi var derken bakanlık ifşa listesini yayınladı.
Kimler kimler yok ki listede!
Ama ben bu listede adı geçen firmalardan öte firmaların faaliyet kolları ve bölgesel olarak yaşanan olumsuzluğa bakmak istiyorum.
Listede adı geçen firmaların bağlı bulundukları şehirlere baktığım zaman En fazla adı geçen illerim başında Afyon, İzmir, Aydın, Kayseri, Adana, İstanbul, Gaziantep başta gelmekte.
Bu illeri özel kılan kısımlara geçmeden önce hileli ürünlerin detaylarına bakalım isterseniz önce.
En çok hile yapılan ürünler Lokanta et yemekleri başta olmak üzere, pastırma, sucuk, salam, sosis, zeytinyağı ve süt ürünleri.
Peki bu ürünlerin markalaştıkları bölgeler neresi? Tabi ki gastronomi anlamında Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi illeri (Adana, Gaziantep, Diyarbakır, Şanlıurfa) Pastırmanın Başkenti Kayseri ve Zeytinin anavatanı Ege Bölgesi ( İzmir, Aydın, Muğla, Manisa)
Bunlara bir de köftesi ile meşhur bazı illerimizi de eklemek mümkün.
Geçen yıl Ege Bölgesi’nde bir şehirde yaşadığım sohbette zeytinyağı konusunda iki kişi arasında geçen bir dialogu görünce çok ürkmüştüm. Karşılıklı olarak zeytinyağı kıyaslamasında o’nun yağı karışık, benimki saf dediklerinde konuya müdahil olduğumda “geçen hasatla bu hasat karıştırılmış” diyerek yapılan geçiştirme beni tatmin etmese de kötüye yormak istememiştim.
Ama geldiğimiz noktada alım gücü düşen bir halk ile daha fazla para nasıl kazanırım diyen vicdansız üreticinin tiyatrosuna şahit oluyoruz
Pabucu dama atılacak esnaf listesi maliyeye kayıtlı esnaf listesine hemen hemen eş değer olan bir toplumda; helal gıda adı altında haram olan ne varsa yedirmenin caiz olduğunu görüyoruz.
Oysa ki, akıl dini olan islamiyetin akılsız toplumlara bir faydası olamaz. Helal gıda yazan her esnafa inanan vatandaşımıza ve onları yeterince denetleyemeyen ülkemiz bürokrasisine ağır bir din dayatması değil, vicdan muhasebesi ve adalet terazisinin tam tarttığı kanunlar gerek.
Geldiğimiz noktada toplum olarak vatandaşa domuz eti yediren Köfteci Yusuf’a mı kızalım, yoksa daha önce de bu tarz denetimlerde domuz eti sattığı tespit edilen Köfteci Yusuf isimli firmanın bu tespitler varken satışlarına tüm hızıyla devam etmesini sağlayan kanunlarımıza mı?
Şimdi balık hafızalarımızı bir kenara koyarak “Köfteci Yusuf’un” “Yusuf Köfteci” olarak geri gelmesine ve “bizim köftecinin” ise “sizin köfteci” olarak tekrar denetimlere takılana kadar rahmetli Kemal Sunal’ın filmlerini izleyerek zamanımızı geçirmeye devam edelim.