Uğur Bozkurt

Şirketler Neden Kaybediyor

Uğur Bozkurt

Bir mevsimin ilkbahardan kışa dönmesi gibi, iş dünyasında da bazı değerli çalışanlar yavaş yavaş solup gidiyor. Oysa her çalışan, toprağa ekilen bir tohum gibidir; büyüyüp yeşermesi, takdirle ve ilgiyle beslenmesine bağlıdır. Peki, neden bu tohumlar başka bahçelere yöneliyor? Neden büyük umutlarla işe alınan yetenekler, bir süre sonra başka iş kapılarını aralıyor?

Takdirin Eksikliği:

Emeği görülmeyen, ruhu incinen çalışan bir mum gibi yavaş yavaş erir. Şirketlerin çoğu, çalışanların yalnızca maaşla motive olduğunu düşünür. Fakat maaş, duygusal bir ihtiyaç olan takdirin yerini dolduramaz. Sadi Şirazi’nin o meşhur sözünde olduğu gibi: *“Bir kişinin ruhunu okşayan en güzel söz, onu takdir etmektir.”* Eğer bir yazılımcı, bir mühendis ya da bir pazarlamacı, çabalarının yalnızca kuru rakamlarla değerlendirildiğini hissederse, içindeki ışık sönmeye başlar. İş dünyasında, bu ışık sönmeden fark edilmelidir; aksi takdirde, o çalışan başka bir yerde parlamaya gider.

Gelişim Fırsatlarının Yokluğu:

Bir kuşu kafeste tutmak, onu uçma arzusundan mahrum bırakmak gibidir. Aynı şekilde, çalışanlar da öğrenmek, gelişmek ve yeni zirvelere ulaşmak ister. İnsanın içindeki öğrenme isteği, Feriduddin Attar’ın dediği gibi, *“İlim, insanı bir ağaç gibi büyütür.”* Şirketlerin sunduğu kariyer gelişim fırsatları, çalışanların hem kendilerini hem de şirketi büyütmelerine olanak sağlar. Genç bir analistin, eğitim alamadığı için başka fırsatlar aramaya başladığını hayal edin; bu, yalnızca onun kaybı değil, şirketin de kaybıdır.

İş-Yaşam Dengesinin Kaybolması:

Hayat bir sarkaç gibi iki ucu dengede tutmaya çalışır. İş ve yaşam arasında denge kuramayan bir çalışan, sürekli zorlanır ve tükenir. Oysaki Halil Cibran’ın sözleri ne kadar doğru: *“Eğer işin seni neşelendiriyorsa, hayata da neşe katarsın.”* İşte bu neşeyi sağlayamayan şirketler, çalışanlarının tükenmişlik yaşamasına neden olur. Araştırmalar, esnek çalışma saatleri ve uzaktan çalışma imkanlarının çalışanların bağlılığını artırdığını gösteriyor. Ancak her şirket bu esnekliği sunamıyor.

Kurumsal Kültürün Yetersizliği:

Bir çalışma ortamı, tıpkı bir orkestra gibi uyum içinde olmalıdır. Fakat ne yazık ki, pek çok şirket, çalışanlarının sesini dinlemiyor. Mevlana’nın dediği gibi: *“İletişim bir akarsu gibi akmalıdır; her ses değerlidir.”* Ancak, birçok şirkette bu sesler ya duyulmaz ya da önemsenmez. Bu da çalışanların kendilerini yalnız ve değersiz hissetmesine yol açar. Oysa pozitif bir kurumsal kültür, çalışanların birbirlerine olan güvenini artırır, yaratıcılığı teşvik eder ve şirketi büyütür.

Rekabetin Artışı:

İş dünyasında rekabet, rüzgarın kayayı aşındırması gibidir. Özellikle yetenekli çalışanlar, başka şirketlerden cazip teklifler aldığında, mevcut iş yerlerinin onları kaybetme riski artar. Bir start-up, daha esnek çalışma koşulları ve yenilikçi bir vizyon sunarak deneyimli bir profesyoneli köklü bir şirketten koparabilir. Bu noktada, şirketlerin kendi bünyelerinde bir cazibe merkezi oluşturması gerekir. Yetenekli çalışanlar, yalnızca maaşla değil, aynı zamanda vizyon ve gelişim fırsatlarıyla da kazanılır

Çözüm Yolları:

Şirketlerin, bu yetenek kaybını önlemek için atması gereken adımlar oldukça basit ama derindir:

"Takdir ve İltifat" Her çaba bir çiçek gibi açmalıdır. Çalışanlar, kendilerini değerli hissetmeli ve başarıları görünür olmalıdır. Her takdir, o çalışan için manevi bir yükseliştir.
  
"Eğitim ve Gelişim" Çalışanların kariyerlerini geliştirebilecekleri eğitim programları sunulmalıdır. Mentorluk, yeni beceriler kazandırma ve içsel bir yolculuk sunmalıdır.
  
 "Esneklik ve Huzur" Uzaktan çalışma ve esnek saatler, modern dünyanın vazgeçilmez gereksinimleridir. Çalışanlara bu fırsatlar sunulmalı ki iş yaşamı, onları boğmasın.

 "Pozitif Kültür" Şirket içi iletişim ve iş birliği kültürü geliştirilmelidir. Herkesin fikri değerli ve dinlenmeye layıktır.

İnsanları şirkete bağlayan şey, sadece para değildir. Onları bağlayan, değer görmek, öğrenmek, gelişmek ve iş hayatı ile özel hayatı arasında denge kurabilmektir. Bir çiçeği sulamayı unutursanız, kuruyacaktır. Çalışanlar da böyle... Onları anlamak, takdir etmek ve büyümelerine olanak tanımak, bir şirketin en önemli görevidir. Ve unutulmamalıdır ki,  Her yetenek, bir hazine gibidir. Onları kaybetmek değil, korumak gerekir.”

Yazarın Diğer Yazıları